Sanatsal yolculuğunuzdan bahsederek başlayabiliriz. Cihan, Ankara Üniversitesi, İtalyan Filolojisi mezunu; İsmet ise Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, İstanbul Devlet Konservatuvarı, Çağdaş Dans Anasanat Dalı mezunu. Sanat yapmaya nasıl ve ne zaman başladınız? Nasıl ve ne zaman bir araya geldiniz?
İsmet: Sanatla hep ilgiliydim. Fakat çağdaş dansla tanışana kadar tam olarak neye yoğunlaşmam gerektiğini bilmiyordum. Bu süreçte oyunculuk gibi çeşitli alanlarda deneylerim oldu. 2012’de Mimar Sinan Üniversitesi, Devlet Konservatuarı, Çağdaş Dans Sanat dalını kazandım. Öncesinde bazı insiyatiflerde dansçı, oyuncu olarak yer aldım. Okulla paralel olarak bireysel olarak üretmeye ve çağdaş dans dünyasında varlık gösterdim. Hem dansçı hem koreograf olarak hareket temelli projeler üretmeye başladım.
Cihan: 2014’te tanışmamızdan itibaren kendi amatör kameramla İsmet ve dansçı bazı arkadaşlarının provalarını, backstage’lerini çekmeye başladım ve 2017’de çektiklerimi profesyonel bir zemine taşımak istediğime karar verip, İstanbul Moda Akademisi’nde moda fotoğrafçılığı eğitimi aldım ve bu süreçte İsmet’le, dansçı arkadaşlarımızı da dahil ederek, özgür ve deneyselliği merkezde tutmaya özen göstererek çağdaş dans elementleri barındıran moda çekimleri gerçekleştirmeye başladık. Zamanla projelerimiz Kaltblut! (Almanya), FGUK (İngiltere), CAP 74024 (İtalya), Fucking Young! (İspanya) gibi uluslararası yayınlarda yer buldu. Mamut Limited oluşum sürecine geldiğimizde sergilenip, satışa çıkacak 5-6 yıllık bir üretim sürecine yayılmış geniş ve tematik bir seçki mevcuttu.
Kuir bakışı ifade etmek pratiğinizin temelini oluşturuyor. Bu bağlamda yerel kültürünüz ve çevreniz sanatsal çalışmalarınızı nasıl etkiliyor? Sanatınızda kullandığınız malzeme ve teknikler bu etkileşim ağında bir yankı buluyor mu?
İsmet: Açıkçası kuir bakışı pratiğimizin temelini oluşturmuyor. Mesela ben dansçı ve koreograf, kısaca bir performer olarak, öncelikle fiziksel koşullarımı gözetiyorum. Devamlılık, disiplin, okumak, seyretmek, duyuyor ve anlatabiliyor olmak gibi… Tabii ki kuir kimliğim bazı noktalarda devreye giriyor ancak ne temelini ne de tamamını oluşturuyor. Ben 18 yaşına kadar politik sanat yaptığını düşünen Kürt bir çocuktum. Politik sanatın sanatımın temelini oluşturduğunu sanırdım. Büyüdükçe, deneyimledikçe fark ettim ki sürekli değişen koşullar, durumlar temelinizi derinden sarsıyor. Demek istediğim artık sanat hayatımın hiçbir noktasında “benim temelim budur,” “bakış̧ açımı şu şey belirler” diyebileceğim bir şey yok; bir sürü şey var. Köylü̈ olmam, sonradan şehirlileşmeye başlamam, sınıf farkındalığımın oluşması, bedenimin her gün deneyimlediği (dans, performans, koreografi üretmek) ve içinde olduğu devinim, bocalamam, reddedilmem, övülmem gibi durumlar olabilir; henüz emin değilim.
Cihan: Kuir etiketi bir anlamda sınırlayıcı olabiliyor. Bu bir süre öncesine dek yaptıklarımı anlatırken kullanmaktan kaçındığım bir kavramdı. Varoluş dolayısı ile zaten bunun bir temsilcisi, savunucusu otomatik olarak olduğum için bunun altını çizmekten kaçındım ve şu an bunu da yaptıklarımı tarif ederken kullanıyorum ama merkezde de görmüyorum. Tek bir kutuya konulmak gibi geliyor ve bunu kendi adıma sıkıcı buluyorum. Yaptığımız her neyse çok disiplinli işler (modayı kullanan çağdaş danstan elementler taşıyan, sinema/müzikten direkt ilham alan) ve onları birbirine bağlayan şeylerden biri olduğu doğru ama merkezde diyemem.
İsmet: Sanatımda kullandığım malzeme direkt bedenim, geri kalan malzeme ve teknikler dışarıdan bakınca anlayamadığımız ama süreci ele aldığınızda farkedebileceğiniz şeyler. Biraz daha açmam gerekirse dansçı olarak sürekli bir disiplin içerisinde hem bedenen hem de zihnen hazır, güncel olmak zorundasınız. Başka bir meslekte nasıl oluyor tam vakıf değilim ama fiziksel bir dansçıysanız eğer yaşadığınız her anın yastığız işle kol kola olduğunu farkedebilirsiniz. Dışardaki yankıları açıkçası değişken olabiliyor; mesela kimisi için estetik, kimisi için erotik, kimisi için işçi beden olabiliyor. Yankısı daha çok gündelik ve o an ne görüyorsanız üzerinden gelişiyor. Benim söylemek istediğim özne-bedenin arkasında bundan daha çok fazlası olduğunu söylemek istiyorum mesleğimi didaktikleştirmeden.
Moda tasarımı ve çağdaş dans öğelerini bir araya getirdiğiniz çalışmalarınızda medyum olarak fotoğraftan başka neler kullanıyorsunuz? Fotoğrafı diğerlerinden farklı kılan size göre neler?
Cihan ve İsmet: Moda tasarımı ve çağdaş dans elementleri dışında sinema, edebiyat, pop müzik ve mimari kullandığımız araçlardan bazıları. Etkilendiğimiz yönetmenlerden ilhamla fakat özgünlüğümüzü koruyarak sinematografik kareler yakalayıp her sette fotoğraflar art arda geldiğinde fotoroman hissi veren, hikâyesi olan seriler yapıyoruz. Serilere ismini veren de tekrar tekrar dinlediğimiz bazı pop şarkılardan alıntılar.
Fotoğraf projelerimizde bahsettiğimiz öğeleri bir araya getirdiğimiz ve sonrasında fotoğraf sanatı ile yeni bir dil oluşturduğumuz, hepsini bir potada erittiğimiz, yeni bir bakış açısı sunduğumuz ve hafızaya attığımız yeni bir tavır buluyor.
İşlerinizde kullandığınız mekanlara özellikle hiç müdahale etmiyorsunuz. Bu tutum sanatınızda neyi temsil ediyor, ne ile özdeşlik kuruyor?
Cihan ve İsmet: Daha önce de bahsettiğimiz gibi mimari ilham kaynaklarımızdan biri. Var olana müdahale etmeyi pek tercih etmiyoruz. Halihazırda mimarinin verdiği ilhamla bir üretime başlıyoruz. Özdeşlik kurduğu nokta “otantik” oluyor olması. Dolayısıyla bu kavramdan yola çıkarak fotoğrafa çok müdahelede bulunmuyoruz.
Ürettiklerimiz bazı moda yayınları için “fazla çağdaş sanat”, bazı çağdaş dans kurumları için “fazla moda” olarak algılandığı oldu. Bu bizim yarattığımız, bazı basit sınıflandırmalarla açıklanamayacak yeni bir bölge. Mekân kullanımındaki doğallık, bizim deneysel olana açtığımız alandan kaynaklı. Öncesinde kıyafet seçimi, mod, mekân gibi şeyleri belirlesek de sonrasında o gün yarattığımız şeyin o ana, şartlara sadık kalması, sürprizlere açık, gerçek olması, hatta fotoğraflarda hiç bir zaman manipülasyon olmaması da buna dahil. Üzerine titrediğimiz oyun alanımızın mükemmel, steril olması değil, kendi içindeki doğal güzelliğini sergilemek isteği.
Mamut Limited’ta gördüğümüz fotoğrafları sanki performans kesitleri gibi. Bir an yakalanmış ama çok daha fazlası içinde saklı gibi…
İsmet: Her fotoğraf projesinde öncelikle hikâyeden yola çıkarak giydiğim şeyi, uyumlandığım mekânı, bazen dinlediğim, bazen dinlemeyi tercih etmediğim müziği ele alarak doğaçlama bir koreografi yapıyorum. Bu performansım sırasında bazen üçüncü bir göz olduğunu hissediyor, bazen de her şeyden kopuk anlar içerisinde harmanlanıyorum performansımı. Hep bir hikâyeden bahsediyoruz ama bu hikayelerde illa bir özne yaratma peşinde olmuyorum. Bazen yapıya uyumlanan bir nesne ya da cinsiyetsiz, tarihsiz bir beden olarak orada oluyorum.
Cihan: Sözünü ettiğimiz tüm bu elementlerden bir dünya oluşturuyoruz ve İsmet’in koreografisiyle beraber bu dünya hayat buluyor ve ben de bu performanstan anları yakalıyor ve lensime yansıyan gücünü bence çoğu zaman gizeminden ve tanımsızlığından aldığında inandığım kareleri seçiyor oluyorum.
Sizin için başarılı bir yapıt üretmek kişisel tatminle mi yoksa sanat dünyasından takdir görmekle mi ilgilidir? Neden?
Cihan ve İsmet: Başlangıçta saf kişisel tatminle ilgiliydi ancak zaman içerisinde bir talep oluştukça, ilgi çektiğini fark etmemizle beraber sergilenmeye başlanmaları, yayınlarda yer bulmalarıyla beraber sanat dünyasından ve bizi takip edenlerden takdir görmesi de önemli bir faktör oldu. Hala ara ara belli bir otorite baskısı hissetmeden yarattımız tamamen kişisel tatminiz için ürettiğimiz işlerimiz oluyor. Ya da karma sergilerde sergi içeriğini gözettiğimiz tek bir amaca hizmet eden işlerimizde oluyor. Üretmeye devam ettikçe ve etki-tepki sistemi oluşmaya başladıkça takdir ve tatmin tamamen birbirine karışıyor.